7 Haziran 2012 Perşembe

YIKIN TABULARI

     Bir çocuğun en güzel öğrenme yaşı 10 yaşına kadar olan zamandır. 6 yaşına kadar ne öğretirseniz kabullenir zaten. Günahı,sevabı,iyiliği,kötülüğü,doğruyu,yanlışı aşılarsınız ve o bunu çok hızlı bir şekilde alır.
Büyüdüğünde ona öğretilenlerden de kopamaz.
Bazı insanlar onlara öğretilen tabuların dışına çıkamaz. Kendi iç dünyasında yaşarlar. İyi der,kötü der,yaklaşamaz. İkinci bir yol sunmazlar kendilerine,düşünemezler. Böyle gelmiş, böyle giderciler.
Ailem beni, onlara gösterildiği gibi yetiştirdi.Çok şükür, yanımdalar. Bazen kuşak farkı yaşıyor olsakda, ailemin yanımda olduğunu bilmek bambaşka.

     Rabbim var inanıyorum çok şükür. Küçükken müslüman olmayan, başka dinden olan insanlara, müslümanlığı öğretmemiz gerektiği,onları bu dine davet etmemiz gerektiği anlatılırdı çevremizde. Biz küçüğüz ya, anlamıyorduk. Sonra büyüdüm, farklı dinlerde insanlarla tanışmaya başladım. Onlara karşı soğuk davrandım, nedeni bilmiyordum ama onlarla konuşmak gelmiyordu içimden. Bu dünyada yaşadığım sürece insan ilişkilerimin iyi olması gerektiğini kavradım sonrasında.İnsanları gözlemledim. Ben onlara soğuk davranmış olduğum halde, onlar bana karşı samimi davrandılar. Cebimde 5 kuruş olmadığı zamanlarda,çıkartıp harçlık verdiler. Düşündüm o an, bize nasıl şeyler anlatılmıştı,bilinçaltımıza işlenmişti. En samimi dediğim insan bile bana onlar gibi davranmamıştı. Kapı komşum, hastayken, zor durumdayken kapımı çalmamıştı. Ama o ecnebiler (!) beni el üstünde tutmuşlardı. Acaba kim yabancıydı?

     Dul kadından uzak durmalısın, demişlerdi. Onlar demiştide, neden diye sorduğumda cevap verememişlerdi. Dul bir bayanı,evlerine misafir olarak davet etmezlerdi. Öğrendim! O bayan onların eşlerini yoldan çıkartabilirmiş. Yazık dedim kendi kendime. Sen yanındakine güvenmiyorsan, yoldan çıkmak isteyen, her halükarda zaten yoldan çıkacaktır. Bunun için bir dula gerek yok. 
     Sonra açık giyinme günah, dediler. Çocuk aklı tabiki! Çevre de kapalı olunca.Ben onlar gibi olmak istemiyordum, farklıydım. Kötü deselerde, günahkar deselerde, ben onlar gibi olmayı kabullenemedim. Günahımsa benimdir, diyerek herkesi susturdum.
     Hayvanları sevmeye çalışırken, aman dokunma ısırır,pire geçer üstüne, diyerek uzaklaştırırlardı. Büyüyünce anladım ki; bir köpek ısırığı, ya da bir kedinin tırmalaması, bir insanın canını yaktığı kadar acıtmıyor.
     Akşam ezanından sonra eve gelen bayan için farklı şeyler düşünen insanlar tanıdım. Saçma sapan şeyler zırvaladılar, bir çocuğun önünde. Bu kadın kötü biri mi? diye düşündürdüler beni. Büyünce vardiyalı bir işte çalışmaya başlayınca, gece gidip sabah geliyor yada akşam gidip gece geliyordum. Ya da arkadaşlarımla güzel vakit geçirmek için, geç saatlere kadar eğleniyorduk. Ama bu kötü biri olduğum yada kötü bir iş yaptığım anlamına gelmiyordu.
     Dışarıdan bakanlara göre yaşamaya çalışırsanız hayatı, vay halinize ozaman. Onların ağzındaki laflar da,gözündeki kemlerde gitmiyor. Zaten neyi kınasalar, başlarına geliyor.
Herkesin günahı da, sevabı da kendisine aittir. O kalın çerçeveleri gözünüze taktığınız an, gördüğünüz mesafe değildir hayat. Çerçevelerin dışında da bir hayat vardır.
Bir tabloya sadece bakmanız bir anlam ifade etmiyor, detaylarına da bakarsanız eğer,o zaman tablo daha anlamlı keyifli geliyor.
Siz iyi yetiştirilmiş de olsanız, yetiştirilememiş de olsanız, hayatınızla ilgili kararları belli bir yaştan sonra kendiniz verebiliyorsunuz. İyi-kötü, doğru-yanlış ayırt edebiliyorsunuz.  Bunun için at gözlüklerini hayatınızdan çıkarmanız gerekiyor. Tek bir yönden değil, bir çok yönden sorgulamanız gerekiyor. Sadece kendiniz için değil, yanınızdakiler için de düşünmeye başlıyorsunuz. 
Okuyun.
Sorgulayın.
Merak edin.
Araştırın.
Yeni insanlarla tanışın.
Gezin.
Öğrenin.
Sorun.
Yaşamak için yaşamayın hayatı, dolu dolu yaşayın. Boş yaşarsanız bir eşekten farkınız kalmıyor.
Aptal değil, akıllı insanlara yer açın hayatınızda.
Cahil kalmayın, kendinizi geliştirmeye her gün bir adım daha atın.
Ve TABULARINIZI YIKIN.
ÖNYARGILARINIZDAN KURTULUN!

1 yorum: