Bol kahkahalı, keyifli ve son derece samimi olan kitapların yazarı İdil Hazan Kohen, beni kırmadı ve bu güzel röportajımızı gerçekleştirdik. Öncelikle Azra Kohen ve İdil Hazan Kohen arasında bir akrabalık bulunmamakta. Sadece isim benzerliği. Fakat ikisinin niyeti de aynı; kitap yazmak. İki yazarımızın da başarılarının devamını diliyorum. İkisi de birbirinden güzel iki insan.
1- Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Bilkent Üniversitesi İşletme Bölümünü bitirdikten sonra pazarlama üzerine yoğunlaştım. Yurt dışında 6 ay kadar staj yaptıktan sonra önce Nike Türkiye daha sonra da Estee Lauder Türkiye şirketlerinde marka yöneticiliği yaptım. Ancak kalbimde yatan hep yazmaktı. İnsanın kendini yaşayabilmesi ancak kendini ifade edebilmesiyle oluyor. Ben de biraz kurumsal hayatın temposundan uzaklaşıp, kendime bir şans vermek istedim sanırım.
2- Kitap yazma serüveniniz nasıl başladı?
Yazma tutkumu ta ilkokulda, öğretmenler kompozisyon ödevi verdiğinde herkesin suratı düşerken, benim ilk kitabımdaki yaşam koçu Leyla Hanım gibi yüzüme yayılan Joker gülüşünden fark ettim. Her fırsat bulduğumda, en çok da bir şeylere kızdığımda, aşık olduğumda, haksızlık ve yozlaşmalar karşısında yazdım. Bazen dram, bazen romantik, bazen isyankar yazdım. Ama en çok mizah yazarken zevk aldım. Biraz bu yolda ilerlemeye karar verdim.
3- İki kitabınızda çok sevildi. Bu kadar sevileceğini tahmin etmiş miydiniz?
Ben kitaplarımın kendi kategorisinde güçlü olduğuna inanıyordum. Ancak en azından ilkinde insanların tam olarak nasıl bir tepki vereceğini kestirmek zor olmuştu. Beni en çok şaşırtan ''Kişisel Gerilim'' kitabında bir çok kişisel gelişim tekniğinin mizahını yapmama rağmen, kitabın en çok kişisel gelişimciler tarafından beğenilmesi olmuştu. Bir şeyi nasıl dile getirdiğiniz çok önemli. Ben sorgulatmak, düşündürmek istediğim konuları, insanları rencide ederek değil, yüzlerine bir gülümseme oturtarak yapmaya çalışıyorum. Sanırım kitaplarımın güzel tepkiler almasının en temek nedeni de bu.
4- Dila, hayatının aşkını bulabilmek adına bir sürü eğitime katıldı. Hepimizi güldürdü, düşündürdü. Aslında hayatının aşkı burnunun dibindeydi ve fark etmedi. Sizce neden fark edemedi?
Biraz komşunun tavuğu komşuya kaz görünür misali.. Çoğunlukla hepimiz kendi sahip olduğumuz şeylerin farkında varmak yerine başkalarına odaklanıyoruz. Gereksiz bir yarış, sürekli bir tatminsizliğin pençesine düşüyoruz. Oysa aradığımız, istediğimiz şeylerin cevapları, çoğu zaman düşündüğümüzden daha basit ve ulaşılır oluyor. Bu noktada aslında kişisel gelişimcilerin, cevapları insanın kendisinde araması gerektiği yönündeki fikrine katılıyorum. Ancak fazla içselleştirip bencilleşmemek ve mantığı tamamen kaybetmemek kaydıyla.
5- Sevgili olduktan sonra hayat iki kişiden ibaret olmuyor. Adamın annesi, kankası, görümce derken bir gerilme durumu daha yaşanıyor. Bütün bayanların yaşadığı sorunlar bunlar. Dila dengeyi korumaya çalıştı ama beceremedi. Siz bu durumda ne öneriyorsunuz?
DENGE! Her şeyin olmazsa olmazı bence. Bir ilişki yürütmek büyük özveri istiyor. Yapmak istediğin şeyleri yapabilmek için, yapmak istemediğin şeyleri yapmak zorunda kalabiliyorsun. Tekerleme gibi oldu ama durum özeti biraz bu. Önemli olan iki tarafında karşısındaki için aynı oranda ödün vermesi. Dila' nın durumunda Dila her şeyi göze alabileceği, her şeyden vazgeçebileceği bir noktaya geldi, peki ya sevdiği adam? Burada kişinin karşısına neyin daha önemli olduğu sorusu gelip dikiliyor. Kendine saygın mı yoksa sevgin mi? Ancak hiçbir şey tamamen siyah ya da beyaz değildir. Cevabı vermeden önce ara renkleri görebilmek için üçüncü kitabı beklemenizi tavsiye edebilirim.
6-Kitaplarınızın devamını görebilecek miyiz?
Bu seriyi tamamlamak adına üçüncü bir kitap daha düşünüyorum ve bu tarzda yazacağım başka kitaplar da olacaktır. Ancak bu arada çok farklı bir tür üzerinde çalışıyorum ve bambaşka bir kitapla karşınıza çıkabilirim. :) O gün geldiğinde yorumlarınızı bekliyor olacağım.
7- Taze yazarlara önerileriniz nelerdir?
Konu yazma da olsa, koşma da, insanın önüne hep engeller, motivasyonu düşüren türlü nedenler çıkıyor. İster istemez bunlar moral bozuyor, hedeften uzaklaştırıyor. Tüm bunların üzerine atabileceğiniz joker kartınız ise kendinize ve yaptığınız şeye inancınız oluyor. Tavsiyem, her şeyi kaybetseniz de o inancı asla kaybolmayacak bir yerde saklamanız.
Güzel, sevimli ve samimi olan yazarımıza çok teşekkür ediyorum. Yeni kitabını okumak için sabırsızlanıyorum. Yoksa siz hala okumadınız mı?
İyi pazarlar & sevgiyle kalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder