28 Haziran 2012 Perşembe

Uyudum Uyandım ve Büyüdüm

     Yalnızlığı sevmez hiçbir insan evladı. Hep yanında birileri olsun, hep birşeyler yapılsın, gezilsin, tozulsun, yenilsin, içilsin. Ama hep yanında birileri olsun, olmalı. Evet yalnızlık Allah' a mahsustur, bu bir gerçek. Peki neden yalnız kalmaya ihtiyaç duyuyoruz? Yanımızda olduğunu sandığımız insanları kaybettiğimizde.
     Ne zaman yemeye başlar kazıkları, çekilir kabuğuna, sığınır yalnızlığına. Aslında her zaman yanında olduğunu düşündüğü insan hiçbir zaman yanında olmamıştır, olmayacaktır. Anne,  baba, kardeş, arkadaş, dost. Aile bağlarının durumu sabit kalsada, diğer durumları taşıyan kişiler değişebiliyor çoğu zaman. Ne kimseyi anlayabiliyoruz ne de tanıyabiliyoruz.'' Tanıyorum, ben seni anlıyorum'' gerçekten anlamsız kelimeler bunlar. Biz çoğu zaman kendimizi tanıyamıyoruz, kendimizi anlayamıyoruz.   
    Yaşadığımız süre içerisinde yeni insanlarla tanışıyoruz, onları tanımlıyoruz, onlarla yola çıkıyoruz, yeri geliyor aynı duyguları paylaşıyoruz. Hayatımızdaki insana güveniyoruz. Aynı tabaktan yiyip içiyoruz, aynı yatağı, aynı yastığı paylaşabiliyoruz belki de. Sonra ne mi oluyor, o tanıdığınızı zannettiğiniz insan bambaşka biri oluvermiş. Sizi yarı yolda bırakmış, sizi başkası için satmış, sizi kandırmış, sizi aldatmış.

    - Dibe mi vurdunuz?
    - Yaptığına anlam mı veremiyorsunuz?
    - Acaba ben nerde hata yaptım, diyerek kendinizi mi sorguluyorsunuz?
    - İnsanlara güveniniz mi kırıldı?
    - Kaplumbağa misali kabuğunuza mı çekildiniz?
    - Hayata mı küstünüz?

Yapmayın. Bunların hiçbirini yapmayın. Sevgi nasılsa nefret de aynı şekilde bir duygudur. Mutluluk gibidir mutsuzluk da. Kimse dört dörtlük değildir, öyle olduğunu zanneder sadece. Kimse mükemmeliyetçi değil, kimse hatasız değil. Tek başına yaşayamayız bu hayatı. Siz hiç tek kişilik masa gördünüz mü? Ya 2 kişilik ya da 4. Bazı insanlar ölünceye kadar yanımızdalar, bazıları ise görevlerini tamamlayana kadar.
                                              
                                       Öğretirler, eğitirler ve giderler.
 
İnsanlara güvenmeye devam edeceğiz, yenilere hayatımızda yer açacağız.
Daha önce yaptığımız hataları yapmayacağız bu defa. İnsanları olduğu gibi kabul edeceğiz, bizi kabul ettikleri gibi. Sürekli verici bir kişilik olmak yada sürekli sömürücü bir kişilik olmak.İkisi de değil, bunun ortası gerekli. Hayatta verdiklerimizin karşılığıdır, aldıklarımız. Dünya dönüyor, evren de kimsenin yanına bırakmıyor. Yaptıkların  kar-zarar olarak dönüyor.

    - 3 yıl önce seni aldatan sevgilin, şu anda başkası tarafından aldatılıyor.
    - Yalan söyleyerek, kazandığınız insanlar; şu anda sizi kandırıyorlar.
    - İşyerinde sevmediğiniz insanı işten çıkarttırdınız, siz de mi kovuldunuz ?
    - Doğrular da sizi buluyor, yanlışlar da.



EMEĞİ GEÇENLERE TEŞEKKÜRLER
HESABI KAPATIYORUM BURADA 
VE YOLA ÇIKIYORUM GERİDE KALANLARLA.

  
 
    

3 yorum:

  1. mükemmel...! :)

    YanıtlaSil
  2. okudum bıkez daha okudum tekrar okudum...öğretirler eğitirler ve giderler...ençokta öğretiyorlar aslında..nedenmi kazık yedikce gercek dost zannettığın ınsanlardan güvenmemeyi öğreniyorsun..yeni tanıştığın bir insana farklı gözle bakmaya başlıyorsun..süzgecinden gecırıyorsun ister istemez...hiçbirşey eskisi gibi olmuyor..çünkü çok güvendiklerin seni üzüyorsa yeni tanıştıgın bırını aynını yapar dıyorsun...yani belkide bu olgunluk..oyuzden hayattakı ınsanların yaptıkları çokşey ogretıyor..senden bırçok şeyı goturdugu gıbı...

    YanıtlaSil
  3. her geçen gün biraz daha büyüdüğümüz gibi.

    YanıtlaSil