Hayal kurmak ne güzel bir olaydır. Birkaç dakikalığına da olsa kendini başka yerde düşlersin, aptalca bir gülümseme oluşur belki suratında. Deli, demelerini bile göze alırsın ama asla vazgeçmezsin hayal kurmaktan.
İş yoğunluğunun arasında, camdan bakıp uzaklara gözyüzünden gördüğün uçağın içinde hayal edersin kendini, ya da denizin maviliğin kaybolursun, kum-deniz-güneş üçlüsü gelir aklına. Belki de bronz tenle giyeceğin güzel elbiseleri düşlersin. Yaptırdığın tattoo ne kadar da güzel diyen iltifatlar alırsın.
Canın sıkılmıştır, keyfin yoktur, moralin bozulmuştur. Hayallerine sığınırsın. Sonu olmayan uçsuz bucaksız hayallerde kaybolursun. Biraz da olsa kendine gelmeni sağlar, yeni fikirler getirir aklına. Stephan Leacock, ''En fazla iş başaranlar en çok hayal kuranlar olabilir'' diyor. Dibe batmak üzereyken, daha önceden kurduğunuz bir hayaliniz ya da o anda düşlediğiniz hayaller bazen kurtarır bizi, ne kadar farkında olamasak da. Hayal kurmakla başlar ilk adımı atmak. Ben buna inanıyorum. Hayallerinizi sağlamlaştırdığımız zaman, onları hedefe dönüştürdüğümüz de yıkılmasını engelliyoruz. Çünkü onu inşa eden bizleriz. Kendi düşüncelerimiz, fikirlerimiz, sonsuz hayal gücümüz, yeteneklerimiz, tecrübemiz bize bunu sağlıyor.
Standart kalıplar, standart cümleler. Herşey standartlar üzerine kurulmuş. Hayal gücümüz ise sınırsız. Yeniliklere açılmamızı, farklı dünyalar da olmamızı sağlıyor. Bir filmi izlerken, bir kitabı okurken; kendimizi orda hayal ediyoruz çoğu zaman. Biz de yaşıyoruz.
Çocukken kurduğumuz hayaller vardır, bir de büyüdüğümüzdeki
hayallerimiz. Aralarında belki hiçbir fark yok, belkide hala aynı
hayalleri kuruyoruz. İçimizdeki çocuk ölmediği sürece de bu hep böyle
olacak.
Size HAYALPEREST diyen oldu mu hiç? Onlar kendileri hayalgücünden yoksun oldukları içindir. Beceremezler hayal kurmayı. Sabit fikirli olup, yeniliklere açık değillerdir. Bence yanlarında fazla kalmamak lazım. Her gün, her an hayalle yaşamıyoruz elbette. Hayal kurmak sınırsız, limitleri yok, kuralları yok, standartları yok, haydi sizde hayal kurun.
Karşımda öbek öbek duran, bembeyaz bulutları izlerken; önce şekilleri benzetmeye çalışıyorum. Sonra o bulutların üstündeyim, onlara dokunup hissetmek muhteşem.(Evet imkansız belki ama hayal gücüm imkansızlığı sevmiyor.) Sonra giden uçağa takılıyorum, ben de onun içindeyim. Camdan bakarak, o bulutların sanki iple tutulmuş gibi aynı seviyede olmalarını izliyorum. Harika bir tablo, bedeli paha biçilemez. O uçakla beraber gidiyorum, nereye gittiğimi bilmeden.
Bu benim yazıya başlamadan önce kurduğum hayalimdi ve bana ilham verdi, yazımı yazmama sebep oldu.
Sizce de hayal gücümüz olması paha biçilemez değil mi?
Haydi sizde hayal kurun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder