Miniciğim diyemem belki ama ufağım yani. 1.5 yaşında bir canavarım
resmen :) Yerinde duramayan, hoplayan, zıplayan küçük bir canavarım,ele
avuca sığmayan. (hoş ben hala öyleyim :))
Bir gün karşı dairemize bir
aile taşınıyor. Evimiz bahçeli olduğu için, içeride olup bitenleri
görebiliyoruz haliyle. Bir tane bebek var. Bir annesinin kucağında, bir
babaannesinin kucağında,elden ele dolaşıyor. Babam da anneme,'' git
annesinden ufaklığı istede sevelim'', diyor. Annem çekiniyor tabiki;
''Dün 1, bugün 2 isteyemem ben'', diyor. Ama babamı kırmayıp gidiyor ve o
bebeği alıp bize getiriyor.Annesi hiç birşey sormadan vermiş bebeğini. Küçücük, ufacık bi bebek.Lakabı KONTES oldu :) Ben hatırlamıyorumda, evdekiler anlatıyor :)
Neyse,kıskanç bi çocuk olduğum için, babam severken kıskanmışım önce ama
sonra bende onunla oynamaya başlamışım.
Gel zaman git zaman daha
çok vakit geçiriyoruz ailecek. Onlar bize, biz onlara. Bir gün annemler
koyu sohbete dalmışlar, bebişle beni unutmuşlar. Bendeniz canavar,
bebeğin nazar boncuğu takılı olan iğnesini çıkartmışım, tam kafasına
batıracakmışımki; annem görüp, bebeği kurtarmış. Amacım neydi ki acaba ?
O günden sonra benimle bebeği tek başına bırakmadıklarını çok iyi hatırlıyorum.
5-6
yaşındayım.Bizim televizyonumuz yok ama kontesin televizyonu var ve
bütün gün seyrediyor. Dolayısıyla beni ihmal ediyor. Annem beni eve
getiriyor. Ben annemin dalgınlığından istifade ederek evden kaçıp,
onların balkonundan geçip eve giriyorum. Bu böyle uzun zaman sürdü.
Sabahın köründe başlayıp, gece uyuyana kadar. Neyse babam televizyon
aldıda, herkes rahatladı. Sonra biz sıkıldık tabi televizyon izlemekten.
Bisiklet aldılar,düşe kalka binmeyi öğrendik.Çamura
bulandık,birbirimizi çekiştirdik.Evcilik oynardık,ikimize de aynı
oyuncaklar alınırdı. Bebeklerimiz aynıydı,kıyafetlerimizin modeli aynı
rengi farklıydı :)
Benim havucum kayboldu,yemek pişiremiyorum. Yer
yarıldı, yerin dibine girdi sanki. Gidip kontesin havucunu aldım,çünkü
onun iki tane havucu vardı. Sonra beni annesine söyledi, annesi de
anneme söledi. Esra'nın havucu gene gitti.
Bir gün annem, onların
evine fare kapanı kurdu. Bahçeden fare girmiş eve, ve kontesin annesinin ödü
kopuyor fareden. Neyse fındık faresi yakalanmış kapana, ağlıyor. Kontes
almış eline ekmeği,ufalayarak fareye atıyor ve diyorki; '' ağlama
ağlama annen gelecek'' :))) Annesi ve annem bunu duyunca bir kahkaha
patlatıyorlar tabiki.
Annesinin rujlarını,ojelerini alıp gizli gizli
makyaj yapardık. Rujları kırılmış olarak geri koyar, ojeleride
bitirirdik. Topuklu terlikleri giyip, düşe kalka yürürdük. Dizlerimiz
kanardı ve biz vazgeçmezdik.
Sonra onlar gittiler. Başka mahalleye
taşındılar. Artık karşımda bomboş bir ev vardı kontes yoktu. Çok
ağladım o giderken. Artık yapayalnızdım.
Annelerimiz birkaç günde bir
bizi parka götürürler, birbirimize bırakırlardı. Ama karşımızda
oturmaları gibi olmazdı. Vakit sınırlıydı ve hemen geçerdi.
Okul
telaşı başladı hayatımızda. Yepyeni bir hayatımız oldu, yepyeni
arkadaşlarımız.Kontesle çok görüşemez olduk. Büyüdük,genç kız olduk.
Okulumuzu bitirdik,iş hayatımız başladı. Ama o benim hayatımdan hiç
çıkmadı ve asla çıkmayacakta. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, o
benim herşeyim. O benim kardeşim, o benim dostum, o benim sırdaşım,
benim çocukluk arkadaşım, O benim canım.
Hayata bakış açımız, yaşadıklarımız farklı bile olsa.
Kimseye değişmem onu.Her ne olursa olsun.
Dış görünüşe göre yargılayan çok olur, ağızlarını kapatırım.
Ya
olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol, derler ya. Kontes o
düşünceyi değiştirecek. Olduğu gibi görünmüyor, göründüğü gibi de
olmuyor.
Gözde'm hayatımda herkes gelir,gider.
Herkes unutulur.
Kavga etsek de, hep bir olduk ve bundan sonra da bir olacağız.
Kim ne derse desin, umrumda bile değil, olmayacakta.
Bu yaşıma kadar hayatımdaydın ya bundan sonra da hep olacaksın.
SENİ ÇOK SEVEN ARKADAŞIN ESRA:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder