19 Ocak 2014 Pazar

Ölümün Soğuk Yüzü

Doğduk büyüyoruz.
Dünyaya gelen her canlı büyüyor, nasıl olduğunu farkedemeden. Hayatı akışına bıraktık
kendimizi gidiyoruz.
Gidiyoruz ama nasıl? Yeri geliyor sürünüyoruz, yeri geliyor koşuyor, bazen emekliyoruz. Dibe vurup yaşıyoruz,  kendimizden geçiyoruz. Ya bir el uzanacak, ya da hayatın tokatı yakacak bizi çıkabilmemiz için.
Düşünüyorum öyleyse varım. En azından düşünebilme durumuna sahibim. Şu günlerde çok zor yapılan bir eylem bu. Aslında herkes tarafından yapılan,  karmakarışık bir eylem..
Ya bir an düşünüyoruz sonra,  hop koptuk tekrar başa döndük. Düşündüğümüzü de unuttuk gitti. Kendimizi, kişileri,  olayları, toplumu, dünyayı,  herşeyi düşünüyoruz ama eylem yok! Neyse en azından hala düşünebiliyorum.
Dün gece oturdum. Öldüğümü düşündüm..
Evet kendi kendimi öldürdüm. Hani kitaplarda falan olur ya göğe yükselir ruhunuz,  arkanızda kalan bedeninize bakarsınız. Bedenin etrafında toplanan insanlara, sergiledikleri davranışlarına..
Kimi timsah misali kimi ise dostane doker gözyaşını beni kaybettigi için. Sonra düşündüm tekrar..
 Gerçekten ağlayanları, dostlarımı, yapmacık olanları. Her gün görüştüğüm insanları  düşündüm.  Kaybım onları üzer miydi? Beni sosyal medyada görme alışkanlıkları, Sabah  itinayla hazırladığım "Günaydın" mesajlarımı.
Ansızın onları güldürüp,  mutlu ettiğim süprizlerimi.
Her koşulda yanlarında olmamı, onların bana destek olmalarını. Herşeyi düşündüm.
Belki benden nefret ettikleri icin uzulenler,
Varken kiymetimi anlamayanlar,
İnsanlarin ben gittikten sonraki degisimleri.
"Seviyorum" derken kaçan, korkaklıklarına yenilen,
başkası için hayatı zindan edenlerin pişmanlıklarını, en güzel yaşım da " ölüm sana hiç yakışmadı" ağıtları.
Ölüm herkese yakışıyor. Ama bu giydigimiz kıyafetlere, büründüğümüz şekillere benzemiyor. Ölüm sadece yaşlılara değil,  insanlığa,  doğadaki tüm canlılara hitap ediyor. Bir o kadar soğuk,  bir o kadar da, "ölelim de kurtulalım", diye düşünceye kapıldığımız bir kaçış.
Düşündüm, geride bıraktıklarımdan ziyade kendimi.Yaptığım hataları,  edindiğim tecrübeleri,  haksızlıkları, adil olmayan hayatı. Boşuna harcadığım nefesi, değmeyen insanlara verdiğim sevgimi,  en önemlisi de boşa giden güzelim zamanlarımı.Kendim için ne yapmıştım ki! Ben gittikten sonra adımı arkada bırakmış mıydım?Bir süre sonra unutulacaktım, nadiren anılacak,  üzerime bir Fatiha okunacaktı. Ama benim adım kalmalıydı.En azından yukarıdan izlediğim de dünyayı, adımı görmeliyim, bu benim eserim diyebilmeliyim. Öyle büyük heveslerim, hedeflerim de yok zaten.
Tek görevim, iyi insan olmak, vicdanen rahat olmak.
 Ve söylediklerimin yaptıklarımın geride kalması. Benim adım ile anılması.Bu dünyada olan burada kalacak.Cennetide göreceğiz,  cehennemi de.
Peki diğer tarafta ne göreceğimizi biliyor muyuz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder