4 Temmuz 2013 Perşembe

Otel Yaşamı ve İş Hayatı

    Hayatımızda belli düzenler vardır. Sabah kalkar işe gider, mesai saatlerimiz içinde çalışır ve mesai bitiminde evin yolunu tutarız. Belirli günlerde iznimiz olup, çevremizdeki insanlara vakit ayırabiliriz. Akşam ne yemek pişirsem diye düşünür, eve geldiğimizde işi unutur, işe gittiğimizde ise evdeki durumumuzu unuturuz. Evde olduğumuz zamanlardaki yapılacak işler bellidir, gidilecek yerler, alınacaklar listesi mevcuttur.
    Çok sevip, saygı gösterdiğiniz bir patronunuz var ise, şehir dışındaki otelde çalışmanızı isterse, ne yapardınız? Bir haftalık geldiğim maceram, hala devam ediyor. Sabah kalkıyorum, birkaç kat aşağıda ofise iniyorum. Otelin içinde gezinmekten, müşteri görüşmelerinden, işlerden akşamın nasıl olduğunu farkedememek bir yana, yapılacak işlerin hala bitmemesi daha da zorluyor. Nerede eksik var, nerede düzeltme yapılmalı, personel yeterli mi? Benden istenilenleri yapabildim mi? Otelin tanıtımını yapıyoruz ama yeterli mi? Müşteriye nasıl ulaşmalıyız? Hep daha iyi olma yolunda planlar yapmak..
     Sürekli bir soruyla karşı karşıya kalıyor ve artık yorgun düşüp uyumak istiyorsunuz. Bu seferde yastığa başınızı koyduğunuzda hala sorularla başbaşa kaldığınızı farkediyorsunuz. İşi işte bırakma gibi bir şansınız yok. Gecenin bir vakti oteli turluyorsunuz. Sabahın köründe seslerle uyanıyorsunuz ya da uykunuzun en güzel yerinde uyandırılıyorsunuz. Günün 24 saati haftanın 7 günü akıp gidiyor bu koşuşturma içerisinde.
Herhangi bir sektörde çalışabilirsiniz, çok zor dediğiniz, karmakarışık dediğiniz işler varsa eğer, otel sektöründe çalışmanızı öneririm size. Bu zamana kadar sadece konaklama için gezdiğim otellerde, kendimi düşünürdüm. Şuanda ise kendimden öte karşımdakileri düşünüyorum. Personeli, müşterileri, patronumu ve en önemlisi otelimi. Her günüm iş arkadaşlarımla geçiyor, gelen misafirlerimiz İstanbul' dan geliyorsa eğer ya da 34 plakayı gördüğümde mutlu oluyorum, kendi toprağımdan biri geldi diye. Otelcilik sektöründe her konuda bilgi sahibi olabilecek, hayatınızda belki de hiç karşılaşmayacağınız olayları yaşayacaksınız, şaşkınlıktan dilinizi yutabilecek durumları bile göz ardı eder duruma geleceksiniz.
     Yaşadığınız bölge bir de küçük bir alansa, işiniz daha da zor. Yaşam alanınız kısıtlandığı gibi, ailenizden, dostlarınızdan uzak kalmanın hasretiyle de kavruluyorsunuz. Ne kadar dışa dönük, aktif bir yapınız olsa da; bir süre sonra içe dönük yaşamayı öğreniyor, kendi ayaklarınızın üzerinde durmayı öğreniyorsunuz.
Hasta olduğunuzda, herşey elinizin altındayken, birşey istemenize gerek kalmadan iyileşiyorken, şimdi sizi sizden başka düşünen birinin olmadığını farkediyorsunuz. Belki bu konuda yanlız değilim, değer verdiğim insanların, beni düşünenlerin olduğunu bilmek mutlu etse de, kendi canınızdan biri gibi olmuyor malesef. Sımsıkı sarılıp doyasıya ağlayabileceğiniz, kendinizi güvende hissederek omzuna yaslanabileceğiniz birinin eksikliğini yaşıyorsunuz. İş arkadaşlarınızla olan sohbetiniz tamamen kısıtlı ne de olsa iş arkadaşınız ve konumunuz gereği bazı şeyleri göz ardı edemiyorsunuz. İyi insanlar ile tanışıyor, değişik yaşam tarzları öğreniyorsunuz ama bir taraftan da, torpilli olduğunuzu düşünen ve sürekli sizinle uğraşan insanlarla da başa çıkmaya çalışıyorsunuz. Yüzünüze gülüp, arkanızdan konuşan insanlar konusunda hepimiz deneyimliyizdir eminim ki; ama bu camia bambaşka!
     Bütün sektörlerde çalışan insanlara, emeklerine saygı duyuyorum ama tek başına ayaklarının üzerinde kalabilen, sevdiklerinden uzak insanlar benim için daha değerli. Birşeylerin savaşını verebilmek en güzeli. 

Tek başına hayata tutunabilmeyi başarmak ise en büyük BAŞARI.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder