Profilo Kültür Merkezi'nde oynanan, Cam adlı oyuna gittik geçen hafta
arkadaşlarla. Oyuncu kadrosuna baktığımda zaten cezbetmişti beni. Çok
sevdiğim oyuncu Mete Horozoğlu, harika bir kadın Dolunay Soysert,cazibeli Deniz Çakır ve Selen Uçer ile Bülent Alkış. Gitsem mi?
Gitmesem mi? diye bir dakika bile düşünmedim.Bu sefer öyle olmadı. İki
kere düşünmemi gerektirecek hiçbirşey yoktu. Harika insanlardan oluşan
bir kadro, değişik bir isim ''CAM''.
Neden böyle bir isim verdiklerini anlam verememiştim, izleyene kadar. Size anlatmayı çok isterdim ama mutlaka gidip izlemeniz gereken bir oyun.
Kısaca özetlemek gerekirse, boşanmak üzere olan bir çiftin, bir rüzgar
ile hayatında neler değiştiğini göreceksiniz. İlk bölümde Dolunay
Soysert, ikinci bölüm de Mete Horozoğlu çıkıyor sahneye. ( Bu adam beni
öldürüyor,nasıl bir kabiliyettir bu bilemedim.)
Bütün hepsi oyunculuğunu, mimiklerini, beden dilini, karakterini çok güzel yansıtmış. Bir kez daha tebrik ediyorum.
Yaklaşık 2,5 saatlik bir oyun ama sıkılmadan izleyeceğinizi temin ederim.
Oyundan çıktıktan sonra düşündüm. Alnımıza yazılan bir kaderimiz var,
evet kabul ediyorum. Peki biz bu kaderimizi hergün sıradan yaşayarak,
başımıza gelen herşeyi '' kaderim bu benim'' diyerek mi, kabulleniyoruz.
Ben bunu kabul etmiyorum, edemiyorum. Herşeye kader demek, bana hatalı
bir matematik sorusu gibi geliyor. Bu kadar dar bakışlı olmamalı
insanoğlu.
Kaderimiz yazılı bunu asla inkar etmiyorum. Doğacağımız gün gibi öleceğimiz gün de belli, vücudumuzdan akacak kan da belli.
Peki bu ana kriteleri birbirine bağlayan o boşlukları kim belirliyor. Tabiki de BİZ.
O zaman kısmende olsa kaderimiz bizim ellerimizde değil midir?
- Bugün hayatımızda olan adamı aldattığımızda, bi süre sonra aynı şeyi kendimiz yaşamıyor muyuz?
- Bugün birinin hakkını yediğimizde, bizimde hakkımızı yemiyorlar mı?
- İnsanları aptal yerine koyup, kurnazlık yaptığımız da; bizden daha kurnaz olan birinin yemi olmuyor muyuz?
- İlişkilerimiz de yaptığımız dalavereler, birgün karşımıza çıkmıyor mu?
- Bugün yuva yıkarak,yuva kuran insanların yuvaları yıkıldığında, suçlu kim oluyor?
Bu listeyi o kadar çok uzatabilirim ki!
Bu listeye o kadar çok gerçek yaşanmışlıklar ekleyebilirim.
Ama tabu kelimemiz bellidir.
Kader.
Benim kaderim buymuş, benim çekmem gereken cezam buymuş.
Bunları biz yapmadık sanki, başkaları yaptı.Pardon KADER yapmıştı değilmi?
Bizim ağlamamızı, üzülmemizi, sağlığımızı kaybetmemizi istedi.
Hayatımı lego parçaları gibi düşünüyorum aslında.
O şekilli parçaları ne kadar düzgün, sistemli yerleştirirsek, o kadar
güzel bir görüntü çıkıyor karşımıza. Ama karenin üstüne yuvarlak,
yuvarlağın üstüne beşgen yerleştirdiğimizde, enterasan şekiller
oluşuyor.
Eğer dışarıdan gelen bir darbe olduğunda düzgün yerleştirdiğimiz logolar bozulsa bile, tekrar yapılabilir. Çünkü sistemliydi.
Diğeri için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Aynı hayatımızda böyle. Kendi kaderimiz avucumuzun içinde saklı. Ya onu
öldürürüz, ya olduğu gibi kabul ederiz, ya da bunu biz belirleriz.
KADER DİYEMEYİZ, BİZ KENDİMİZ ETTİK.
aslında kendi seçimlerimiz hayatımızı çoğu zaman etkileyenn..seçtiğimiz iş, seçtiğimiz arkadaşlar, seçtiğimiz sevgilimiz değilmidir çoğu zaman hayatımızı karartan..bizi huzursuz eden..kader evet allah tarafından bızım onumuze çıkan yollar sunulan ve kişiler.. ama onları seçen biziz.. oyüzden seçimlerdende dersler çıkartmak gerek..
YanıtlaSil