9 Eylül 2016 Cuma

ZAYIFLA YA DA ZAYIFLAMA

    Şöyle bir dünya düşünün. Herkes 0 beden. Herkes fit. Herkes birbirine benziyor. Sizce nasıl olurdu? Ben gözümün önüne getiremiyorum. Gece gece neden bunları düşündüğüme gelince; kilo ile sorunu olan insanlarla sohbet ettikçe, kendilerinin değil de; çevresindekilerin şikayette bulunmaları onlar için birer kabus haline gelmeye başlıyor.

     Kardeşiniz, eşiniz ya da bir arkadaşınız, kilolu olduğu için sürekli ona zayıflaması gerektiğini söylüyor musunuz? Cevabınız evet ise; benim de size bir cevabım var: BİZE NE!


     Seneler önceki fotoğrafım elime geçtiğinde bayağı bir toplu olduğumu fark ettim. Herkes bana bir şey söylerdi, zayıflamam gerektiğine dair. Onlara sadece gıcık olmakla geçti zamanım. Çünkü sadece söylediler, çünkü gözümün önünde yediler, çünkü samimi olduklarına inanmadım.

Yıllar geçti. Şuanda normal sayılacak bir kilodayım. Zayıfladım. Nasıl olduğunu geçen seferki yazımda yazmıştım aslında ama asıl konu şu: kendim için, sağlığım için zayıfladım.

     Aileniz de, şeker, tansiyon, kalp hastası olan insanlar varsa; sizin çok dikkat etmeniz gerekiyor. Şeker yüzünden kilo veremeyenler, o insülin iğnesini her gün kullanmak zorunda kalanlar ve daha niceleri., Hastane koridorlarındaki kadınların o tombik görüntüleri. Hele bir de maalesef  ''alan almış'' düşünce kalıpları. Ne yapıyorsunuz arkadaş siz! Her şey sizin için önemli olmalı.

  Dedim; zayıflamasın. Aynadaki benden mutlu değildim. Kocaman bir göbek, yanlardan fışkıran etler, kalçalar desen, sanki vücudumun bütün ağırlığı orada birikmiş. Off ki ne off.

     Ve maraton başladı. Ben zayıflamaya karar vermemle birlikte. Uzun bir uğraş ve çaba sonrası normal seviyelerde bir kilodaydım. Yemek yemeyi seven birisi olarak, ilk başlarda her şeye ''hayır'' demek cidden zor bir işti. Sevgili annem ise; haftanın en az 2 günü mutlaka hamur işi yapardı. ''Gel de yeme'' değil mi? Sadece tadına bakıp kalktığımı çok iyi bilirim.

     Zayıfladıkça kendime olan güvenim de arttı. Neden derseniz, kıyafetlerim daha çok yakışıyordu. Beni görenlerin güzel iltifatları ise cezbediyordu. O hiç giyemem dediğim elbiselerin içinde olmaz tarifi imkansız bir mutluluk sebebi.

     Televizyondaki dizilerde şişman kadınlar mutlaka aldatılıyordu. Aldatılan kadın ise, azmederek zayıflıyor büyük bir mutasyona uğruyor ve kocasını tekrar elde etme peşine düşüyordu. Ne gerek var canım bunlara, demeyin sakın! Bu konuda bizzat şahit olmuşluğum vardır.

     Sizlerle yaklaşık 10 yıl önceki anılarımı neden mi paylaşıyorum? Sadece içimden geldiği için. Dürüstçe ve samimi olarak, sizlere ilham verebilmek için. O tatlıya ''hayır'' demeyi öğrendiğiniz an başlıyor her şey. Bir, iki, üç kilo verdim derken, suratınızdaki tebessüm ve kendinize inancınız ise paha biçilemez.

''Bir gram et bin ayıp örter'' diye sakın aklınızdan geçirmeyin. Erkekler, etli butlu kadın da sevmiyor. Bu paradoksu da unutun lütfen. Kadın olsun erkek olsun, kilo kimseye yakışmıyor arkadaş. Her pazartesiyi kendinize eziyet etmeden, tatlı tatlı güzel sözlerle kendinizi sevin.



     Yeter ki; kendinize güvenin. Kendinize inanın. Çevreniz istiyor diye değil. Siz istediğiniz için yapın bunları. 42-44 beden kıyafet aramak yerine 38 bulmak her zaman daha kolaydır. Ve size bir sır vereyim mi? 36-38 bedendeki kıyafetlerin fiyatları her zaman daha uygun oluyor. Bizzat araştırdım ve tespit ettim. Vücudunuzdaki fazlalıklardan kurtulduğunuzda, cebinizdeki karda fazla oluyor :)

     Çevrenizde size destek olacak birileri olabilir ya da olmayabilir. Hiç önemli değil. Çünkü siz kendinize inanıyorsunuz, bu en büyük sonuçtur.

Hareket berekettir, haydi şimdi başlayın.

Not: Destek isterseniz istemeniz yeterli :)

Keyifle okuyun & sevgiyle kalın








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder