16 Mayıs 2016 Pazartesi

SORUMLULUK SAHİBİ OLABİLMEK

    Ailenin ilk çocuğu olmakla birlikte, bir de kız çocuğu olmam faktörü var haliyle. Çocukluk döneminden yavaş yavaş uzaklaşma birlikte, aslında halen bir çocuk olmanız gerçeği arasında, bir takım değişimlerde hayatınıza girmiş bulunuyor.


   Ben 4 yaşındayken erkek kardeşim dünyaya geldi ve ben annemi gözlemleyerek kardeşimin yanındaydım. İlk başlarda onu kabullenememiş olsam da, her gelene kardeşimi kakalamaya çalışsam da, tek çocuk olmadığım gerçeği ile yüzleşmek zorunda kaldım. Aslında o kadar da kötü bir şey değilmiş. Onunla beraber vakit geçirdikçe ''iyiki varsın'' diyebiliyordum.

   Annem ile pazara gitmek, aldığı poşetleri taşımak bile inanılmaz keyifliydi. Annem yemek yaparken ona yardımcı olmak, fasulye mi ayıklıyor hemen bende otururdum yanına ya da farklı bir şey mi var, dahil olmamam imkansızdı. Ben küçükken konserve yapardık, o malzemeleri dizerdim özenle kavanoza, nasıl yapıldığını bilmezdim ama gözlemleyerek yapardım her şeyi. 

   İlk okula başladığım zamanlarda, bizim evin asla olmazsa olmazı,yaprak sarması için yaprakları iki kere yıkardım. Düşünsenize bir kilodan fazla yaprak var ve ben yıkıyorum. İsyan ettiğim çok olmuştur ama yine de görevimin üstesinden gelmişimdir. Sonraki aşamada kız kardeşim de oldu. Haliyle bende biraz daha büyüdüm. Bu sefer de yaprak sarmaya başladım. O benim için aslında bir terapi gibiydi. Yaprakları diz, içlerini koy ve sar. Tencereye dizmeyi beceremezdim onu da annem yapardı. Annemin hasta olduğu bir gün onun için bulaşıkları yıkamıştım. Ama aslında bulaşığın sıcak su ile yıkanması gerektiğini bilemediğim için annem iyileşince bütün her şeyi tekrar yıkamıştı. O zaman evlerde sıcak su ya da bulaşık makinası yoktu. Çaydanlıkta su kaynatılır, leğene dökülür öyle yıkanırdı. Tabi benim için ocağı yakmak zor bir işti. 

   Hatta bir gün anneme sürpriz olsun diye, hamur mayaladım. Sonra ağzını kapattım ve de üzerini örttüm. Amacım, hamurun kabarmasını sağlamak ve poğaçalar yapmaktı. Çünkü annem hep böyle yapardı. Bir saat sonra açtım ama hala kabarmamıştı. Babam gelirse kızar düşüncesine kapılarak üzerine bir sürü şey kapatmıştım ki, anlamasın diye. Annem geldiğinde anlattım ve hamura bakınca kahkahayı bastı. Daha fazla un gerekirmiş. Ama ben nereden bileceğim, daha çok küçüğüm ki!

   Evde bir bebek olduğu için, kardeşimi okuldan almaya ben giderdim. Kardeşimle beraber yemek yerdik. Ders çalışır sonra takılırdık.

   Şimdi bütün bunlar nereden aklıma geldi. Çocuklarla ilgili bir yazı okudum. Ve ailelerin küçük yaşta çocuklarına sorumluluk vermesi gerektiğini yazıyordu. Eğer küçükken sorumluluk sahibi olurlarsa, büyüdüklerinde de sorumluluk sahibi olurlardı. Evet, bu bende vardı. Ne kadar sorumsuz olarak görülsemde, kimin ne düşündüğü umrumda değil, sorumluluk sahibiyim. Yapılması gerekenleri yapabilirim, düşünmeye kabiliyetim bir birey olduğumu gösteriyor. Yapılması gerekenleri de, yapılmaması gerekenleri de bilebiliyorum.

   Sorumluluk duygusu küçük yaşta kazandırılıyor gerçekten de. Belki içimden geliyordu ama annem her zaman bana bir görev yüklemişti. O zamanlar ona kızsam şuan için teşekkürlerimi sunuyorum. Armut piş ağzıma düş yapmadı. ''Yaptığın banaysa öğrendiğin kendine'' dedi yıllarca. Ve şuanda her şey için ''İYİKİ'' diyebiliyorum. Özellikle çevremde sorumluluk sahibi olmayan, sorunlu insanları gördükçe, bir kez daha sevinebiliyorum.



Keyifle okuyun & sevgiyle kalın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder