28 Ocak 2016 Perşembe

HAFTANIN KİTABI ''ANORMAL KİTAP''

    Biz zamanı boşa harcamayız.
Boşa harcadığımız şey sadece kendimiziz.
George M. Adams

    Her günümüz bir koşturma ile başlıyor. Yetişilecek toplantılar, alınacaklar, gidilecek yerler, görüşülmesi gereken müşteriler, yapılacaklar. Bu liste uzayıp gidiyor. Ve bir gün geliyor, kendimizin ne kadar yorgun olduğunu fark ediyoruz. Hem bedenen hem de zihin olarak yorgunuz. Uyuyoruz, dinleniyoruz ama ne fayda. Kendimizi yorgun hissediyoruz. Sonra araştırmaya başlıyoruz, sorguluyoruz. Kendimiz gibi olan insanlarla görüşüyoruz, farklı deneyimler kazanıyoruz. Kişisel gelişim kitapları okuyoruz. Hala yorgunuz. Aslında nedeni çok basit. Beden-zihin-ruh üçlüsüne sahip olduğumuzu unutuyoruz. Bugüne dek; bedenimizi ve zihnimizi doyurarak yaşadık ama ruhumuzu unuttuk. İçimizde olan koca boşluk bizi etkiliyor, yönlendiriyor, eksik bir şeylerin olduğunun belirtilerini veriyor. Bu sefer de, kişisel gelişim yolculuğumuz başlıyor. Okuyoruz, dinliyoruz fakat yeterli gelmiyor. Neden mi? Çünkü uygulamıyoruz. Uygulamaya vaktimiz olmuyor, uygulamaya korkuyoruz, değişmekten korkuyoruz.

   Değişmeyen tek şey değişimdir. Bu en sevdiğim sözlerden birisidir. Teknoloji ile o kadar haşır neşiriz ki; ne olduğumuz anın tadını çıkartabiliyor ne de varlığımızın farkına varabiliyoruz. Hep aynı sistem dizi-filmleri izliyor, acıklı şarkıları dinlemeyi daha çok seviyor, hep aynı insanlarla bir arada bulunuyoruz. Hayatımız hep monoton ilerliyor ve bir gün geliyor, aslında kim olduğunuzu öğrenmeniz gereken, sorgulamalar başlıyor. Spiritüal deneyimin zilleri çalmaya başladı. Artık içinizdeki ataleti yenmek zorundasınız. Okuduğunuz bilgileri sadece okumakla kalmayıp, kendinize entegre etmeniz gerekiyor.

    Yaşamından şikayet edeceğine dünya gerçekliğinin uyuşukluğundan çık ve harekete geç.

   Mutsuzuz, korkularımız var, hayattan beklentilerimiz gerçekleşmiyor. Sebebini bilmediğimiz, hatta doktorların bile çözemeyerek, anti-depresanlara yönlendirdiği günlerdeyiz. İlaçlara bağımlı yaşıyoruz. İçmediğimiz takdirde, korkular gün ışığına çıkıyor ve bizi daha da korkutuyor. İçtiğimizde ise; o kadar mutluyuz ki! Gülüyor, eğeleniyor ve yaşamın tadını çıkartıyoruz. Öyle mi dersiniz?

  Ülkeler çoğaldıkça, refah arttıkça, eğitim oranları arttıkça beklenen şey mutluluğun da orantılı olarak artması iken görünen o ki; biz gelişirken mutluluğumuzu kaybediyoruz.

  ''Ben anormal olmayı seçiyorum'' diyor, sevgili yazarımız Erkan Sarıyıldız. Bu anormallik durumu bende de mevcut olduğu için daha bir sevdim bu kitabı.

   Vücudumuza hastalıkları davet edenin biz olduğunu öğrendiğimde ise; bütün kötü düşüncelerden, negatifliklerden uzaklaştırdım kendimi. Kim hasta olmak ister ki!
 
   Şimdi anormallik manifestosu' nu sizinle paylaşmak istiyorum. Umarım kitabı okurken sizde benim gibi keyif alarak ve zevkle okursunuz. Okumakla kalmayıp, hayatınıza da entegre edebilirsiniz.

Ben benim, ben anormalim.
Çünkü hayatımı kendi kararlarım ve değerlerim belirler.
Tek amacım, yaptığım her şeyin altına kendi imzamı atabilmek.
Toplumsal statü, sahip olunan maddesellikler, karşımdaki insanın değerini belirlemez.
Herkesin eşdeğerde olduğunu bilirim.
Herkes kendine özgüdür ve özeldir.
Peşinden koşacağım tek hedef ''sevginin ve ışığın'' muhteşemliğidir.
Yüzümde maskeler olmadan kendimi tam ve bütün olarak yansıtırım.
İhtiyacım kadar alırım, aldığımı paylaşırım.
Sevgi vermede cömert olmayı seçerim.
Kendim için ne istiyorsam başkası için de onu diler ve dilemekle kalmaz aktif olarak desteklerim.
Benliğimin, sistemin benim özgünlüğümü yok etmeye programlı oyunlarına alet edilmesine izin vermem.
Hayatımın sorumluluğunu elime alırım.
Ben anormalim, ben benim.


ERKAN SARIYILDIZ
ANORMAL KİTAP
DESTEK YAYINLARI
213 SAYFA
 
Keyifli okumalar & sevgiyle kalın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder