21 Nisan 2014 Pazartesi

NEDEN ALDATILIRIZ?

    İlişkiler; olmazsa olmaz, olursa sorunlu, varlığı da yokluğu ayrı bir yükümlülük olan, sürdürmesi emek kadar, istikrar da isteyen bir süreç. Ya siyah ya beyaz olmuyor malesef, grileri de benimsiyoruz, benimsemek zorunda kalıyoruz.

    Geçen gün neredeyse 50-60 yaşlarında bir çift gördüm bankta oturan. Elele tutuşmuşlar ve birbirlerinin gözlerinin içine aşkla bakıyorlar. Tatlı bir sohbet ediyorlardı aralarında, birbirlerine gülümsüyorlar, adeta kur yapıyorlardı. Aman Allahım nasıl hoşuma gitti, nasıl imrendim. O yaşa gelmişler, kim bilir neler yaşamışlardır ama birbirlerine bağlılıkları beni derinden etkiledi. Vaktim olsaydı gidip konuşacaktım onlarla. Bir daha görürsem mutlaka konuşacağım. Büyük aşklarının sihrini öğreneceğim.

İlk günkü heyecanda kalmak mümkün müydü? 
İlk günkü gibi sevmek!
İlk onu gördüğünde göz bebeklerinin büyümesi, sonra devam eder miydi?
Onu görmek için can attığın zaman dilimi!
Onsuz yapamadığın akşamlar!

   Tamam aradan zaman geçince her şey değişiyor. Hayat şartları, maddi sıkıntılar, sorunlar, hastalıklar derken; biz değişiyoruz, o değişiyor. Aşk bitiyor ya sevgi? 

    İlişki dönemi bambaşka bir heyecan kaplıyor her yanımızı. Kaçamaklar, özlemler, hediyeler, sürprizler.. Şımarıklığımız tavan yapıyor. ''Benim de artık bir sevgilim var'' sırıtışı ise yüzümüzde beliriyor.. 

   Sözleniyoruz, nişanlanıyoruz, evliliğe doğru adımlar atılmaya başlanıyor.
   Aileler işin içinde, çevre, akrabalar derken; hop birden afallamaya başlıyoruz. Stres, endişe, korku derken değişim başlıyor.
Evleniyoruz, aynı evin içindeyiz. Monoton bir hayatımız başladı. Hani bu evden izin alıp, akşam çıkmaları, vakit sınırlaması olmayan süreçler, özgürlük yolundaki mücadeleler. Artık bir sorun yok. Çünkü sürekli beraberiz.
Zaman akıp gidiyor, gidilecek yerler, görülecekler, yapılacaklar bitiyor. Evde bir eksiklik var düşünncesiyle ve hop çocuk yapıyoruz. Aman ne güzel bir şey. Eve eğlence, huzur, mutluluk neşe kaynağı geldi.

    Kadınlar için hayat artık çocuktan ibaret. Sevgili eşler, ikinci plandasınız üzgünüm.
Çocuk ağlıyor, çocuk hasta, çocuk yemiyor, çocuk, çocuk, çocuk.
Tamam elbette o sizinde çocuğunuz, öyle değil mi? Eşiniz tek başına dünyaya getirmedi :)
Sonuç olarak erkekler, bu monotonluktan sıkılmaya başlıyorlar.
Eve gidiyorlar, eşi çocukla ilgileniyor, çocuktan arta kalan zamanda temizlik, bulaşık durumları.
Dışarı çıkma durumları zorlaşıyor, baş başa kalmak imkansızlaşıyor, eğlence deseniz yok gibi. Zaten evlendim, çocuğum da var ve ben bir anneyim edasıyla gelsin kilolar. Ne giyinin, ne kuşanın, ne süslenin.
Sevişmeler bile zevk vermiyor, sadece bir amaç uğruna.

Sonra adamın hayatın 2.kadın giriveriyor işte böylelikle.





3 yorum:

  1. O kadar hızlı şekilde sonuca vardın ki sanki tek nefeste bitirdin olayı :)
    İlişki yürütmek çocuk büyütmek gibidir bence, baştan şımartırsan tepene çıkar hayat boyu da orada kalır. Sıfırdan başlamak, sabırla ve anlayışla adım atmak gerek. Doğru kişi olması önemli değil, doğru düşünebilen biri olmalı. Ben hayatta herkes için tek bir kişi olduğuna inanan romantiklerden olmadığımdan bu çoğu kişi tarafından yadırganabilir ancak her insan için sayısız doğru insan var. Yanlış kişi olmaz, yanlış adım olur,o da geçmişe doğru atılmış adımdır. Ben neden mi aldatırım? Karşımdaki kişi beni geçmişe saplamaya çalıştıkça, yaptığım hataları ısıtıp ısıtıp tekrar önüme koydukça. Baştan beklentilere girmeyip sadece hayatı olduğu gibi yaşasan ve eğlensen inan hiç bir şeyi kafana takmana gerek kalmaz. Becerilemeyen ilişkinin sorumluluğunu üzerine atmak için en temel nedenler olarak evlilik, çocuk, aile, para, kariyer, zaman, diğer kadın, diğer erkek vs..vs.. her zaman suçlanmak ve vicdanı rahatlatmak üzere orada olacak diye asıl sebepleri düşünmemek gerekiyorsa, bu kişinin kendi seçimidir. O zaman bu soru, "Neden kendimizi aldatırız?" olurdu :)

    Selamlar
    :)

    YanıtlaSil
  2. Öncelikle teşekkür ederim yazımı okuduğun ve güzel yorumlarını paylaştığın için.. ben sadece ilk etapta özetlemek istedim tabi ki bu kadar kısa değil, herkesin ilişkisi, karakteri de bambaşkadır. Kıyaslanamaz..
    Beklentilerimizi yüksek tutuyoruz ama bize sunulanlar düşük seviyede olmasa da beklentiler yüzünden mutsuzlaşıyoruz. anı yaşamak en güzeli, yarını düşünerek anı yaşayarak mutluluğu tadarak..
    sevgiyle..

    YanıtlaSil
  3. Doğru sözler ama her iki tarafta ilişkisine emek vermeli. Kadın kendini bırakmamalı erkekte ilk fırsatta başkasına koşmamalı. Emek,sadakat ve saygı mutlu ve uzun evliliğin sırrı bence.

    YanıtlaSil