27 Ocak 2014 Pazartesi

(A) SOSYAL HAYAT


Akıllı bir telefon, şarjı uzun süre dayanan bir tablet ve sabahtan akşama kadar açık olan bir bilgisayar ve her zaman online olan (a)sosyal  bir insan düşünün.  
Düşündünüz mü?
Heh işte o benim. Belki de sizsiniz.


Sabahtan akşama kadar facebook, twitter, foursquare,  instagram, youtube, blog, internet derken dakikalar akıp gidiyor. Hem çalışıyorum,  hem de netimden ayrı kalamıyorum. Uyurken uzaklaşıyorum sadece, diyemeyeceğim çünkü gece kalkıp gelen mesajları bile cevaplarım :) 

  Araştırıyorum, öğreniyorum yenilikler neler keşfediyorum, yarışmalara katılıyorum. İnternet koca bir gezegen ve kendimi kaybediyorum.
Zaten internete 5 dakika girip, bakıp hemen çıkacağım diyerek kendimizi kandırıyoruz. Elinizi verdiniz mi? Kolunuz, bedeniniz,  beyniniz ve en önemlisi de zamanınız akıp gidiyor.  

Elektrikler gittiğinde düşündüm bir an, eskiden internet yokken, akıllı telefonun ne olduğunu bilmezken, bilgisayar sadece bazı kişilerde varken, biz ne yapıyorduk? Bir günümüz nasıl geçiyordu.
Ben şimdi internet bağımlısı mıydım? O zaman bir teste tabi tuttum kendimi. Öyle sorular, şıklar falan yok. Kendiniz yapıyorsunuz testinizi.



   Geçen hafta cuma mesai bitiminde bir karar verdim; hafta sonunu internetsiz geçirecektim. Tabi ki, 7/24 saat online olan biri için bu çok zor olacaktı. Cumartesi akşamı 20:00 itibariyle internete dair herşeyi kapattım.

  İş çıkışı arkadaşlarımla buluştum, güzel bir kahve eşliğinde sohbet ettik. Eve gelir gelmez, kendimi deliksiz bir uykuya teslim ettim. Cumartesi sabah, elim telefona gitti ama sadece gelen mesajlara cevap vermekle yetindim. Twit atmadım, paylaşım yapmadım,  kimseye "Günaydın" demedim. Kahvaltının ardından güzel bir temizlik beni bekliyordu. Her zaman internet yüzünden ara verirdim, akşama kadar ancak biterdi. Şimdi ise, öğleden sonra işim bitmişti ve bir sürü zaman vardı. Arkadaşımı arayıp,  kahve içmeye davet ettim. Etiket yapmadım.  Fotoğraf çekip, paylaşmadım. Sonra diğer arkadaşlarımızla hep birlikte bir Beyoğlu turuna çıktık, canlı müziksiz hafta sonu olmazdı. Foursquare paylaşımı yapmadım.  Müziğe eşlik ederken,  kendimi internete kaptırıp anın tadını kaçırmadım. Şarkı sözlerinden aşka gelip, eski sevgilime gönderi yapmadım.

   Ailecek yapılan güzel bir pazar kahvaltısının ardından kahvemi aldım,  dergimi-gazetemi okudum. Çıktım temiz hava da, soğuk olmasına aldırmadan yürüyüş yaptım.  Yeğenimle oynadım, onunla eğlenceli vakit geçirdim. Harika bir pazar günü keyifli, enerjik ve bol zamanlı geçmişti.  Bir hafta sonu nasıl geçti demedim ilk defa. Dolu dolu kullanmıştım zamanımı.

   Pazar günü saat 22:00 ve ben bunları yazıyorum. neler yaşadım,  zamanı nasıl değerlendirdim hepsi internetsiz oldu ne yalan söyliyeyim. Çocukluğuma döndüm ve gerçekten ben bir bağımlı değilmişim onu çok iyi anladım.  İnternetsiz yapamayacağımı düşünür dururdum ama artık düşünmeye gerek kalmadı.  Ben özgür irademle kullanıyorum ama bağımlı değilim.  İnternet beni eline geçiremedi,  hapishaneye kapatamadı ve ben kazandım.
Kitap okumanın,  gezmenin, yazmanın,  anın tadını çıkarttım.

  Evet internet harika bir dünya. Her şeye sahibiz, her istediğimizi elde edebiliyoruz, düşünmemize gerek yok, 2 tuşla dünya bir ekranda karşımızda, sınırsız bir gezegene sahibiz. Ama yalnızız, kocaman sanal dünyada sanallıklarla kandırıyoruz kendimizi. Etiketlere, paylaşımlara, çekilen fotoğraflara, listedeki arkadaş sayısına aldanmayın.  Hepimiz kendimizi kandırıyoruz sanal parmaklıklar ardında. 
Yakında yüz yüze sohbetlerimizi bile kamera ile gerçekleştirir duruma geliriz, belli mi olur?



1 yorum: