29 Mart 2012 Perşembe

NELER ÖĞRENDİK

Çocukluğumuzda herşey ne kadar güzel ve masumdu. İnsanlar tarafından sevilmemiz; çikolatalara,şekerlere boğulmamız. Parktaki koşuşturmalarımız, arkadaşlarımızla oynadığımız oyunlar.Evcilik oyunlarında ki; kimi zaman anne,kimi zaman çocuk, kimi zaman doktor olmamız. Düştüğümüzde bizi kaldıran bir el ve koynuna basan şefkat meleği annemiz, babamız, ailemiz. Acıyan,kanayan yaralarımıza inat, bıkmadan usanmadan koşturmalarımız.Kavga etsek bile annelerimizin iki taraflı bizi cezalandırması.Çünkü hata tek taraflı değil, her zaman iki taraflıydı. Saatlerce hiçbirşey düşünmeden izlediğimiz çizgi filmler.''Büyüyünce ne olacaksın?'' dediklerinde, ya doktor ya öğretmen ya da polis olmak isterdik.Kimse bize öncelikle mutlu olmamız gerektiğini öğretmedi sanırım. Herşey ne kadar doğal ve harikaydı.

Büyümeye başladık sonra,birdenbire değişmeye başladı hayatımız. Parktaki oyun arkadaşlarımızın yerini okul arkadaşlarımız aldı. Görünmeyen birşey vardı, okul arkadaşlarımız bizi kıskanıyordu, oyun arkadaşlıklarımız da olmayan birşeydi bu. Yüksek not almamızı, giydiklerimizi, yediklerimizi,içtiklerimizi. Bizi kıskanıyorlardı. Kıskançlık nedir,nasıl olurdu? bize hiç öğretilmemişti. Biz hep paylaşımcıydık oysaki!
Sonra daha da büyüdük, genç kız-delikanlı sıfatlarını kazandık. Bunu taşıyabilmek daha da zordu. Üstümüzde daha fazla baskı oluşmuştu. Sınavlar,dersler,ilişkiler,kıskançlıklar daha fazlaydı. Hep birşeylerle savaşıyor, hep vakitle yarışıyorduk yetişmek için hayata. Geride kalmak gibi bir lüksümüz yoktu, asla da olamazdı.
Aylar, yıllar geçip gitti ve iş hayatına atıldık. Bambaşka bir ortamla tanıştık. Teoride öğretilenler, pratikte uyuşmuyordu. Bizi daha çok zorluyorlardı. İş arkadaşlıklarının kıskançlığı daha da zorlaştırıyordu. Herkes birbirinin arkasından konuşma, birbirinin kuyusunu kazma derdindeydi. Sessiz sakin kalman bile çoğu zaman suçtu. Bir tarafı tutmak zorundaydın. Ya ortada kalacaktın, ya da birilerine yalaka olacaktın.
Hayata atıldığımız andan itibaren farklı farklı insanlarla karşılaştık.
İyi yada kötü diye yorumlayamam. İnsanlar ne %100 iyidirler ne de %100 kötü. Duruma,şartlara,koşullara,kişilere göre değişen bir kavramdır bu.
-Kazık yiyerek öğrendik kazık atmayı.
-Kötü olmayı öğrendik, iyi niyetimizi suistimal eden insanlarla karşılaştığımızda.
-Herkesi kendimiz gibi görmemeyi öğrendik, hasetlikleri gördükçe karşımızdakinin içinde.
-Sevgi kalıbını herkese sunmamamız gerektiğini öğrendik. İnsanlar temiz duygularla oynamayı çok seviyorlar.
-Bazen kız arkadaşlarımız bile olsa, bütün sırlarımızı paylaşmamız gerektiğini öğrendik. Bazen en iyi arkadaşımız sandığımız insanların günün birinde düşmanımız  olduğunu görünceye kadar.
-Düşmanlarımızın aslında daha iyi olduklarını, en azından oldukları gibi göründüklerini öğrendik.
-Fesatlığın insanları karaktersizleştirdiğini öğrendik.
-Kendilerinin yapamadıkları, başaramadıkları şeyleri; başkası yaptığında,onlara nasıl ÇAMUR attıklarını öğrendik.
-Bazen en yakın arkadaşımızın içindeki şeytanı göremedik, görmek istemedik.
-Sen kurtarmak isteyip elini uzatırken, senin elini tutup kendine doğru çeken insanları öğrendik.
-Ne kadar atıp tutsalar bile, havlayan köpeğin ısırmadığını öğrendik.
-Kendi başarısızlıklarını, hatalarını başkalarını suçlayarak örtmeye çalışanları öğrendik.
-Tecrübeyi, okuyarak yada başkasını dinleyerek değil, kendi hatalarımızdan ders çıkararak öğrendik.
-Tecrübenin, çok sağlam kazıklardan oluştuğunu öğrendik.
-Sevip, değer verdiğimiz kişilerin çoğu zaman bunları hak etmediğini öğrendik.
-Kendimizi sevmeden,saygı göstermeden, sevilip saygı gösterilmeyeceğini öğrendik.
-Kötü sözlere karşın susmayı, onların seviyesine düşmemeyi öğrendik.
-Yürekli, adam gibi adam olan insanların arkamızdan değil, yüzümüze karşı konuştuğunu öğrendik.
-İnsana verilen en güzel değerin, üç maymunu oynayarak kazanıldığını öğrendik.
-Nuh deyip peygamber demeyen insanların inatçı değil,korkak olduklarını öğrendik.
-Önyargılı olan insanların genellikle kaybettiğini öğrendik.
Ve en önemlisi başkaları ne der, ne dedi diyerek değil, kendi kararlarımızı vermeyi öğrendik.
Herşeyi öğrendik öğrenmesine de,insanlığımızı unutmak üzere geldik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder