Geçen sabah annem kahvaltı hazırlıyor. Bir taraftan da
bana sesleniyordu. ‘’Kalk artık masayı hazırla da kahvaltı yapalım.’’
Kalktım, kahvaltı masasını hazırladım ve erkek kardeşimi
uyandırdım. Sonra düşündüm ki; ‘’neden masayı o değil de, ben hazırladım?’’
Çamaşırlar yeni yıkandı ve asılması gerekiyor. Annem
‘’hadi kızım şu çamaşırlar as kurusunlar.’’
Kuruduklarında ise söylediği şey belli; ‘’ütülenecek
olanlar bunlar, kardeşinin kıyafetleri yarına hazır olsun’’
Ben kadınım o erkek. İkimizde çalışıyoruz. Bir yaşamımız
var, hayatımız var. Ama annem talepleri hep benden bekliyor. Erkek kardeşim
çamaşır asmıyor, ütü yapmıyor, masayı hazırlamıyor’’ O sadece hazıra konuyor.
Ah tabiki bu biz kadınların suçu değil mi? Erkeklere
karşı boyun eğiyoruz ve kendi çocuklarımızı öyle eğitiyoruz ki; sanırsın bütün
güç onlarda. Her şey hazır olacak ve
önüne gelecek. Kadın dediğin ona itaat edecek.
Erkekler üstün varlıklar hem de bizlerden güçlüler.
Orada bir duruyorum ve düşünüyorum. Güçlüler mi?
Kadın sabah kalkıyor, çocuğu okula hazırlıyor, eşini işe
gönderiyor. Çalışan biriyse kendisi işe gidiyor. Eve dönüyor, yemek yapıyor,
bulaşık yıkıyor, etrafı toparlıyor, çocuğu ile ilgileniyor. Ve bütün zaman
dilimi bu şekilde geçiyor. Dışarı çıksa bile aklında hep ev ile ilgili planları
var. Şu yemeği yapsam, çocuğumun şu ödevi var vs.
Hastalandığında bile dinlenecek vakti olmuyor. Sürekli
bir koşturma halinde. Erkek ise ne yapıyor, geliyor, gidiyor, yiyip içiyor ve
yatıp kalkıyor. Öyle değil mi?
Haksızlık var bir yerde. Güçlü olan onlar değil biziz.
Erkek egemen bir toplumda yaşadığımız için bize dayatılanlar bunlar olsa da,
gerçek olup görünenler ise ortada.
Ben birkaç gündür bunlar üzerinde düşünürken, elime
geçen kitap ise; duygularıma adeta tercüman olmuştu.
Kadının üstün olduğunu, akıcı bir dil ve eğlenceli bir
mizahla anlatmıştı. Bir erkek olduğu halde, biz kadınlara casusluk yapıyordu. Erkek
tarafının sırlarını, güçsüzlüklerini bize samimi olarak anlatıyor.
Hayatındaki ilk
kadın olan annesinin, kendisini harika bir şekilde yetiştirmesi ve ona
verdiği öğütler sayesinde bizlere ışık tutuyor.
Kadın erkekten 16 kat daha üstündür. Peki öyleyse neden
kadınlar daha çabuk dağılabiliyorlar?
Kadını erkeklerden daha üstün yapan özellikler nelerdir?
İlişkilerde kadın ve hataları nelerdir?
Cinsellikte toplum baskısı, kadın ve erkeklerin cinselliğe
bakışları?
Peki bu durum nasıl değişecek?
Hepsi bu kitapta.
Okurken zevk alacağınız, düşüneceğiniz ve ‘’evet bende
böyleyim ama artık olmayacağım’’ diyerek değişim yaşayacağınız, kendinizi
sorgulamanıza sebep olacak her şey bu kitapta.
‘’Toplum beni ERKEK olmaya çekmeye çalışıyor,
Annem beni İNSAN olmaya davet ediyordu.
Toplum beni ilerideki KARIMA eğitiyor,
Annem beni ilerideki EŞ’İME, eşitime hazırlıyordu.
Toplum bana kadını HİZMETÇİ olarak gösteriyor,
Annem KADINI SEVMEYİ VE SAYGI DUYMAYI öğretiyordu.’’ ‘’Annem hiç vazgeçmedi’’ -alıntıdır-
Öncelikle rahmetli annesine, sonrasında bize bu verdiği
öğütlerden dolayı teşekkür ediyorum.
Sevgiyle kalın :)
Ben de bazen evde eşimin attığı çorapları toplayıp, yıkayıp bir de üzerine katlarken yada ne bileyim iç çamaşırlarını yıkayıp, dolabına yerleştirirken kendi kendime soruyorum, neden o da benimkileri toplayıp yıkamıyor. Kadınım diye neden bir başkasının iç çamaşırını yıkamak, yada onun kendi özel işlerini de benim halletmem gerekiyor.
YanıtlaSilNasıl bir düzen bu anlamak mümkün değil.
Aynı saatte işe git aynı zamanda gel, sen yemek hazırla ama o sürekli bugün çok yoruldum biraz dinlenmem lazım desin, haksızlık değil mi gerçekten de, şikayet ettiğimden değil sadece anlamaya çabalıyorum.
Aykut Oğutu'un tüm kitaplarını severek okudum. Bunu da beğeneceğimi düşünüyorum.
YanıtlaSilOkumak lazım o halde ;)))
YanıtlaSil